BUDVA'DA İKONİK HEYKELİN ARDINDAKİ TRAJİK AŞK
Saat: 17:56
![BUDVA'DA İKONİK HEYKELİN ARDINDAKİ TRAJİK AŞK](https://img.a24.com.tr/hbrResim/BUDVADA-IKONIK-HEYKELIN-ARDINDAKI-TRAJIK-ASK-9786.jpg)
Alman filozof Friedrich Hegel aşkı, ''Gerçek Aşk, onunla birlikteyken bir bütün olmak değil, o yokken yarım kalabilmektir'' diye tanımlar.
İngiliz filozof Samuel Bailey ise aşk için, “Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır" der. Fransız realist yazar Stendhal, aşığının kalbinde kelebekler uçurtan bu muhteşem duyguyla ilgili "Aşk, coşku ve tutku olduktan sonra insan hiç sarsılmaz, bunlar olmayınca yasam neye yarar" görüşünde bulunarak aşkın yaşamı anlamlaştırdığını savunur. 18. yüzyıl Fransız yazarı Antoine Bret ise, aşkın hissettirdikleriyle yaptırdığı çılgınlıkları "Aşkın ilk soluğu mantığın son soluğudur" diye yorumlayıp, aşkın kalplerde yarattığı coşkuyu ve aşk uğruna yapılanları en iyi tanımlayan yaklaşımlardan birinde bulunur. Bir yerde ‘aşkta mantık yoktur’ der. Kimilerine göre önemsiz, kimileri için ise yaşam amacı olan AŞK, kalbe girince mantık adeta seyahate çıkar. Aşkta belki zaman zaman mantıklı düşünülebilir ancak asla mantıklı davranılamaz. Duygular daima mantığı ezip geçer.
EN GÜZEL VE EN MASUM DUYGU
Sevilenle büyütülen sevginin buna değeceği, bir ömür boyu süreceği düşüncesiyle çıkılan yolda sevenin hayatının odak noktası sadece tek bir kişi, sevdiceği olur. Aşk öyle bir duygudur ki, yeri gelir gururu bile ayaklar altına aldırır, yapmak istemediklerini yaptırır, ödün verdirir, sınırsız fedakarlıklarda bulundurur, uğruna her şeyden vazgeçtirir, hatta insanın kendinden bile. Ancak ne kadar mantıksızca ve çılgınca davranışlar yaptırsa da gözü kör, kulağı sağır olsa da dünyadaki en güzel ve en masum duygudur AŞK. Hayat sevince ve sevilince güzeldir. Sevginin yeşerdiği kalplerde kötülük de kök salmaz.
DÜNYA BİRÇOK BÜYÜK AŞK HİKAYESİNE SAHNE OLDU
Evren var olduğundan bu yana her coğrafyada, her yaşta, her statüde milyonlarca insan yüreklerinde aşkın en çılgın ve en masum hallerini yaşadı, yaşıyor, kainatın sonuna dek de yaşamaya devam edecek. Aşk kimi zaman sanatın, edebiyatın ve hatta felsefenin konusu oldu. Hikayeler, romanlar, şiirler yazdırdı, şarkılar besteletti, operalar, baleler, tiyatrolar sahneletti, sinema ve dizi filmleri çektirdi, ressamların tuvallerine ilham oldu.
AŞKIN GÖZÜ KARA CESARETİ
Aşkın gözü kara cesareti kimi zaman ise savaşlar çıkardı (Truva Savaşı), ülke hediye ettirdi (Sezar, Kleopatra’ya Mısır’ın yönetimini verdi), tahtını bıraktırdı (İngiltere Prensi VIII. Edward’ın Amerikalı Wallis Simpson ile evlenmesi), icatlar yaptırdı (Hammes, eşinin iş yükünü azaltmak için dünyanın ilk çöp öğütücüsünü icat etti - Earle Dickson, yemek yaparken sürekli elini kesen eşi için yara bandını icat etti), aşılmaz dağları deldirdi (Ferhat- Şirin aşkı), felsefe okulu kurdurttu (Aristo, Assos Kralı Hermias’ın kızkardeşi Pythias ile evlenebilmek için kurdu), mimaride harikalar yarattı (Taj Mahal, Şah Cihan eşi Mümtaz Mahal’in ölümü üzerine ebedi sevgisinin sembolü olarak yaptırdı), dünyanın 7 harikasından birini inşa ettirdi (Babil’in Asma Bahçeleri, Kral II. Nabukadnezar'ın memleketinin yeşilini özleyen eşi Kraliçe Amytis üzülmesin diye yaptırdı), dinde mezhep değiştirtip, kilise kurdurttu (İngiltere Kralı VIII. Henry, Anne Boleyn ile evlenebilmek için Katolik Kilisesi'nden ayrılıp, Anglikan Kilisesi'ni kurdu), cami inşa ettirdi (Mimar Sinan, aşık olduğu Mihrimah Sultan için iki cami inşa etti), şeref madalyasını geri çevirdi (John Lennon, Yoko Ono’nun İngiltere dış politikasına olan protestosu için İngiltere Kraliyet Ailesi’nin Beatles için verdiği madalyayı geri çevirdi), "Dünya durdukça, o çeşme de benim gibi ağlasın" diyerek Gözyaşı Çeşmesi yaptırdı (Kırım hanı Giray Han, eşinin anısına yaptırdı).
KİMİ AŞK VUSLATLA KİMİSİ İSE TRAJEDİYLE SONUÇLANDI
Tarihte iz bırakan hükümdarlar ve filozaflar bile sevdiklerine kavuşmak ve onları mutlu etmek için sevgilerinin gücüyle çeşitli inceliklerde bulunmuşlar, sevdiklerine sevgilerini sadece sözleriyle ve davranışlarıyla değil aynı zamanda yaptıklarıyla da göstermişlerdi. İngiltere Prensi VIII. Edward, Aristo ve İngiltere Kralı VIII. Henry tutkuyla sevdikleri aşklarına kavuşabilmek için büyük fedakarlıklarda bulunmuşlar ve sonunda vuslata ermişlerdi. Ancak her aşk bu kadar şanslı değildi, tarihe damga vuran bazı aşkların sonuysa trajediyle bitmişti.
MASALSI ÜLKE KARADAĞ’IN KAVUŞAMAYAN AŞIKLARI
Leyla’nın aşkından kendini çöllere vuran Mecnun, güzeller güzeli Helen için büyük bir savaşa sebep olan Paris, Romeo’nun ölmesine dayanamayıp zehir için Jüliet, Kleopatra’nın kollarında can veren Antonius, ölüm döşeğinde hala Josephine'in adını sayıklayan Napolyon, Şirin’e kavuşmak için dağları delen Ferhat örneklerinde olduğu gibi birbirlerini çılgınca seven ancak mutlu sona eremeyen bir aşk da Balkan Yarımadası’nın küçük ve dağlık masalsı ülkesi Karadağ’ın (Montenegro) turistik merkezi Budva’da yaşandı.
BUDVA’NIN SEMBOLLERİNDEN BİRİ
Birbirlerine tutkuyla aşık olan ancak kavuşamayan biri dansçı diğeri denizci iki gencin aşklarının hüzünlü öyküsü M.Ö. 5. yüzyıla uzanan tarihiyle oldukça köklü bir geçmişe sahip Budva’da bir heykelle yaşatılıyor. “Balerin Heykeli”, “Jinmastikçi Heykeli” veya “Dans Eden Kız Heykeli” olarak anılan ve umutsuz bekleyişi simgeleyen bu heykeli, bazı turistler ile yerel halk "Mayosunu Kaybeden Kız" olarak da niteliyor. İkonik heykel, bölgenin Miami’si olarak bilinen Budva’nın sembollerinden biri olarak kentin OldTown yani eski şehir kale surlarının karşısındaki Mogren Plajı’na giden sahil şeridindeki bir kayalıkta yükseliyor.
DANSÇI KIZ İLE DENİZCİ GENCİN HÜZÜNLÜ ÖYKÜSÜ
Efsaneye göre, dansçı kız ile denizci genç birbirini çok seven ancak birlikte yaşamaya yetecek parası olmayan bir çiftti. Genç denizci bu duruma son vermek ve sevdiğiyle bir an önce iyi şartlarda yaşamak için büyük bir umutla uzun bir gemi yolculuğuna çıkar. Yolculuk öncesi ise sevgilisinden onu beklemesi için söz alan genç, bir taraftan sevdiğinin verdiği bekleme sözünün iç huzuru bir taraftan da onu uzun süre göremeyecek olmanın verdiği buruklukla bindiği gemiyle derin sulara açılır.
SEVGİLİSİNİ KAYALIKTA DANS EDEREK BEKLER
Dansçı kız da Necip Fazıl Kısakürek’in “Ne hasta bekler sabahı, / Ne taze ölüyü mezar / Ne de şeytan bir günahı / Seni beklediğim kadar” dizelerinde olduğu gibi sevdiği adamı her geçen gün büyüyen özlemiyle ve bu hasretin bir gün sona ereceği umuduyla bekler. Sevgilisini yolcu ettiği kıyıya her gün giderek, açık denizin en iyi görüldüğü kayalığa çıkıp, ufukta belirecek gemiyi dans ederek gözetir.
DALGALAR SEVDİĞİ ADAMIN CANSIZ BEDENİNİ GETİRİR
Ancak genç denizcinin gemisi kıyıya hiçbir zaman dönmez. Budva’da hiç kimse denizciye ne olduğu hakkında bir kelime de duymaz. Dansçı kız ise her gün kalbinde büyük bir umutla dalgaları izleyip, sevdiği adamı yanına geri getireceğine inanarak, onu beklemeye ve yolunu dans ederek gözetmeye devam eder. Ancak kaderin, bu tür dokunaklı hikayelerde sıklıkla olduğu gibi yine başka planları olur. Dalgalar sevdiği adamı getirir ama cansız bedenini. Kent sakinleri genç denizciyi bir kayalığın üzerinde ölü bulur. Genç kızın sevgisi o kadar büyük ve derindir ki kötü haberi alınca yıkılır, kalbi bu derin acıya dayanamaz. Genç adamın bir gün geri döneceği inancıyla aşkına tutunarak, büyük bir umutla uzun yıllar aynı kaya üzerinde bekleyen genç kız, kötü haberden sonra hüsran ve hasret dolu kırık bir kalple hayatını kaybeder. Son nefesine dek de sevgilisine onu bekleyeceğine dair verdiği sözüne sadık kalır. Sonsuz aşk, sadakat ve fedakarlıkla ilgili bu hüzünlü hikaye, o günden bu güne Karadağlı tüm aşık çiftler için bir örnek olur.
UMUTSUZ BEKLEYİŞİ SİMGELEYEN HEYKEL
Aradan yıllar, yıllar geçer. 1965 yılında genç kızın sevgilisini dans ederek beklediği kayalığın üzerine Belgradlı heykeltıraş Gradimir Aleksić tarafından gençlerin efsanevi aşk hikayesinden esinlenilerek, umutsuz bekleyişi simgeleyen bir heykel yapılır. Çam ağaçları, zakkumlar ve diğer Akdeniz bitkileriyle kaplı kayalıklarla çevrili ünlü Mogren Plajı'na giden patikanın başlangıcındaki kayalığın üzerinde, Adriyatik Denizi'nin ışıltılı manzarasına bakan bir konumda taş bir kaidede yer alan yaklaşık 1,7 metre boyundaki bronz heykel, bir bacağı havaya kaldırılmış ve kolları zarif bir pozda uzatılmış, sevgilisini dans ederek bekleyen kızı tasvir ederek tasarlanır. Heykelin modeli ise o sırada 14 yaşında olan Novi Sad Atletizm Kulübü Vojvodina’nın üyesi atlet Olga Kalivoda’dır.
DOKUNULDUĞUNDA ŞANS GETİRDİĞİNE İNANILIR
Budva’ya dair pek çok fotoğraf karesini süsleyen ve birçok hediyelik objeye model olan Dans Eden Kız Heykeli’ne dokunulduğunda şans getirdiğine ve bir dilek tutulduktan sonra da bunun kesinlikle gerçekleşeceğine inanılır. Bu hikaye sayesinde her yıl yüz binlerce turist Budva'nın sembolü haline gelen ve mutlaka görülmesi gerekenler arasında yer alan bu ikonik heykeli ziyaret eder, dileklerde bulunur ve heykele dokunur.
TUTKULU, ÇARPICI VE ETKİLEYİCİ AŞK ÖYKÜLERİ
Dünya, insanlık tarihi boyunca birbirine olan aşkları zamanı ve kıtaları aşarak bugüne kadar gelen birçok büyük aşk hikayesine sahne oldu. Tutkulu, çarpıcı ve etkileyici öyküleri olan bu aşkların bazısı hiç kavuşamayıp sevenlerin kalplerinde sonsuza kadar yaşarken, bazısı Budva’daki dansçı kız ile denizci gencin sevdası gibi yarım kaldı. Bazısı da yaşanan birçok engelin ardından mutlu sona ulaştı.
SIKICA SARILALIM, KIRMADAN, İNCİTMEDEN SEVELİM
Tarih boyunca uğrunda inanılmaz mücadeleler verilen “Aşk” ve “Sevgi” o kadar özel ve değerli duygular ki, gerçek aşkı ve sevgiyi bulduğumuzda ona sıkıca sarılalım, bizlere bu muhteşem hissi yaşatan sevdiceğimize ve sevgimize sahip çıkalım, incitmeden kırmadan sevelim, birbirimizi üzecek davranışlarla ilişkimizi yormayalım, uğrunda mücadele edelim, sevgi dolu yürekleriyle kalplerimizin ritmini değiştiren ve hayatlarımızı anlamlandıran sevdiceklerimizin son nefese dek elini hiç bırakmayalım. Unutmayalım ki dünyada paylaştıkça çoğalan tek şey ‘Sevgi’dir. Bu anlamda sevgimizi her fırsatta söyleyelim ve hissettirelim.
Yolu sevgiden geçen tüm kalplerin ’14 Şubat Sevgililer Günü’ kutlu olsun.
Fulya OMAÇ / Budva- MONTENEGRO