Çanakkale'de başkomutan kimdi? Orduyu kim yönetiyordu?
Saat: 13:58
Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale'nin Gelibolu Yarımadası'nda, Osmanlı Devleti'nin İtilaf Devleri'ni bozguna uğrattığı zaferde, ordumuzun başında kimin bulunduğu merak konusu oldu.
1915’te gerçekleşen ve tarihin akışını durduran Çanakkale Savaşları'nda, Osmanlı Devleti'ne bağlı askeri kuvvetleri Alman Deniz Amirali yönetiyordu.
Çanakkale'yi savunan Osmanlı 5. Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders Osmanlı Devleti'ndeki Alman Danışma Kurulu Başkanıydı.
Bakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı makamlarından sonra, cephe içerisindeki en yetkli komutandı. Bu yönden bakıldığında Çanakkale Savaşında Başkomutandı..
Miralay (Alay komutanı, albay) Mustafa Kemal ise O'nun emrine bağlı albaylardan sadece biriydi ve 19. ihtiyat (yedek) tümen komutanıydı. Liman paşa, Esad paşa ve Enver paşa ile sıkı bir iletişim halinde Çanakkale'de ki savaşlarımızı yönetmiştir. O tarihlerde Osmanlı ordusu ve donanması içerisinde 40.000 e yakın Alman subayının görev aldığı bilinmektedir.
Almanlarla bu derece içli dışlı olmamız ve 1. Dünya savaşında yanlış bir kararla Almanlarla müttefik olup, tamamen onların menfaatine uygun olarak savaşmamız, Talat, Enver ve Cemal paşa üçlüsünün gafleti yada ihanetidir.
Otto Liman Von Sanders:
17 Şubat 1855 senesinde Pomeranya’da, Stolp şehrinde dünyâya geldi. 1913 senesinde Kasel’deki 22’nci Piyade Alayında Orgeneral iken Balkan Savaşlarında yıpranan Osmanlı ordularını ıslah etmek için Türkiye’ye gönderildi. Rusya, Osmanlı kuvvetlerine bir Alman generalinin gönderilmesini şiddetle protesto etti. Liman, askerî yönetimde yaptığı reformlar yüzünden Enver Paşa ile anlaşamadı. 1915 senesinde Beşinci Ordunun başında, Çanakkale ve Gelibolu’yu İngiliz ve Avustralya donanmalarına karşı başarılı bir şekilde savundu. İngilizlerin câsusluk faaliyetleri sonucu, verdikleri büyük zâyiatı, istihbârât tedbirleri aldırarak önledi. Câsusluk faaliyetlerini Padişah’a rapor etti. Liman, bu başarısından sonra 1 Mart 1918’de Suriye ve Filistin’deki Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci ordulardan meydana gelen Yıldırım Orduları grubunun başına getirilerek, İngilizlerin daha fazla ilerlemesini durdurdu. Ancak İngiliz generali Edmund Allenby, başarı göstererek bu cepheyi çökertti (Eylül 1918). Liman, Birinci DünyâSavaşı sona erip Mondros Mütârekesi imzâlanınca Almanya’ya döndü ve 22 Ağustos 1929 senesinde öldü.
İngiliz Generali Hamilton, Liman’ın Gelibolu’daki başarısını Hâtırât’nda övmüştür.Türkiyede Beş Sene (Fünf Jahre in Türkei) ve Silahlanmış Millet adlı iki eseri vardır.
Çanakkale'nin gerçek tarihi için Mehmed Niyazi Özdemir 'in "Çanakkale Mahşeri" isimli mükemmel eserini okumanızı tavsiye ederiz...
ÇANAKKALE MAHŞERİ KİTABININ ÖZETİ
Bu eser insanlığın kaderinin düğümlendiği Çanakkale Şavaşı’nı ilk kurşunun atıldığı andan başlayarak son düşmanın topraklarımızdan kovulmasına kadar yansıtmaktadır.
İngiliz Fransız ve Ruslardan oluşan Müttefikler; Osmanlı Almanya ve yandaşlarıyla birçok cephede savaşmaktadırlar. Ruslar Almanlar karşısında yenilgiye uğramaktadır. Müttefiklerin Çanakkale Boğazı’nı geçip Ruslara yardım etmek istemeleri Çanakkale cephesinin açılmasına neden olmuştur. Bu cephede; başarılı olurlarsa; Osmanlı ortadan kalkacaksavaşa girme konusunda tereddüt eden Balkan devletleri Müttefiklerle birlik olacak ve Avusturya ve Almanya doğudan da sıkı bir çembere alınacaktır.
Müttefikler; Limni Bozcaada ve Gökçeada’da üs kurmuşlardır. Sayı ve malzeme bakımından Türklerden çok daha üstündürler. Türk savunmalarını yıpratmak için sık sık bataryalarımız bombardıman edilmektedir. Düşmanların 276 topuna karşılık çoğunun atış menzili pek uzun olmayan 78 topla karşılık verilebilmektedir. Bununla birlikte Müttefiklerin zırhlı donanmaları da çok kuvvetlidir. Düşmanlar önce uçakla keşifte bulunup daha sonra gece bombardıman yapmaktadırlar. Bütün bunlara karşılık olarak Türkler şaşırtma taktiği ile seyyar topçu birliklerini kurnazca sık sık yer değiştirerek savunma yapmaktadırlar. Tüm bu çabalar sadece Müttefiklerin merkez tabyaları rahatça dövmelerinimayın tarama gemilerinin ileri sokulmalarını engelleyebilmektedir . Bir bombardıman sırasında Seyit adlı bir er vatan sevgisi ve iman gücüyle 276 kiloluk mermiyi tek başına yerleştirir ve düşman gemisini dördüncü denemesinde batırır.
Sadece donanma saldırısının yeterli olmadığına karar veren düşmankaradan saldırmak için de hazırlanır. Seddülbahir ve Kocatepe’den çıkarma yapmayı düşünürler. Bunu bekleyen Türkler gerekli yerlerde tünellersiperler hendekler kazar ve mayın döşerler. Düşman şaşırtma amaçlı sahte çıkarmalar da yapar. Esas kanlı boğuşma Seddülbahir’de olur. Tüm bu ağır şartlara rağmen Türklerin devamlı hücum tazelemesi psikolojik yıkımı arttırır. Düşman Seddülbahir’i koruyan Türk birliklerini arkadan sarabilecekleri Aytepe’yi ele geçirmek istemektedir. Planladıkları üç yerde de (Kumkale Arıburnu ve Seddülbahir) tutunmayı başarırlar. Zaten sayıları az olan Türk kuvvetleri daha fazla savunamayıp geri çekilirler. Yaralıları düşman insafına bırakmak zorunda kalırlar. Bu rada Yavuz zırhlısı yola çıkar ve Anadolu’dan da yardım gelir. Türkler takviye ve intikam gücüyle saldırırlar ve Müttefikler çözülür. Bırakılan esirlerimiz anlaşmaya aykırı olmasına rağmen yakılarak öldürülürler.
Donanmaların yardımıyla Kara Kuvvetleri yerleşir. Barbaros ve Turgut Reis gemileri düşman kara kuvvetlerini bombalayıp Türk askerlerine maddi ve manevi yardımda bulunmaya çalışırlar ama düşman gemileri yanında hiç kalırlar. Anzaklar da Kocaçimen ve Conkbayır’ına saldırırlar. Bombardımanın ardından Fransızların desteği ile batıdan çıkan İngilizlari durduramayız. Müttefik uçakları Türklerin moralini bozacak yazılar atarken Türk erleri bunlara aldanmayıp mücadelelerini sürdürmektedir. Türklerin gece baskınlarıyla büyük ölçüde bozguna uğrarlar. Büyük hücum için yeni İngiliz Fransız ve Hint birlikleri adalara sevk edilirler. Taaruza başlarlar. Ama kısa sürede takviye güçlerle Türkler savunmadan taaruza geçiyor. Denize doğru ilerlemeye başlarlar. Donanma ilerlemeyi durdurmak için kendi kayıplarını da göze alarak ateşe başlarlar. Düşman gemileri batırılır. Gemidekileri kurtarmaya gelen botlar menzilde olmalarına rağmen bir şey yapamazlar. Majeste zırhlısı da Alman denizatlısı tarafından batırılır.
Arıburnu’nda iki tarafında savaşacak hali kalmaz. Birbirleri ile selamlaşmayayazışma ya ve alışverişe bile başlarlar. Elli bin kişinin Suvla’dan çıkıp öldürücü darbeyi vurması planlanır. Kireçtepe’de göstermelik çıkarma yaparlar. Düşman birçok yoldan saldırıya başlar. Suvla’ya esas taarruzu yapmaya çıkan düşman askerleri güneşlenir. Bu arada Türkler takviye kuvvet alır. Albay Ahmet FEVZİ İstanbul’a çağırılır yerine M.Kemal gönderilir. Türkler çok dikkatli ve bir şekilde verilen emirleri ne pahasına olursa olsun yerine getirirler. Düşman askerleri atılganlık göstermez. Komutanlarını kaybeden Türk askerleri dağılmazlar daha da galeyana gelirler. Düşmanlar Cokbayırı’nda gece yarısı bombardımana başlarlar. Sonra taarruza geçerler. Tam tepeye çıktıklarında Türk bombardımanı başlar. Müttefikler tüm çabalarına rağman tutunamazlar. İnsan ruhunu yenmenin mümkün olmadığını anlayıp geri çekilirler. Türkler asker sıkıntısı çekmektedirler. Medrese öğrencileri ideallerini okullarını hayallerini bırakıp savaşa katılırlar. Kış gelip havalar soğuyunca başlayan yağmurlar işlerini zorlaştırır. Siperlerde adım atılamaz yataklar ıslanır. Köylülerin kışlık ekinleri ateşe verilir. Yeni gönüllülere asker elbisesi verilmez. Ancak bazılarına yazlık elbise verilebilmektedir.
Bulgarlar boğazın geçilemeyeceğini anlayınca Osmanlı-Almanya tarafını tutar. Berlin-istanbul arasındaki demiryolunun güvenliğe kavuşmasıyla malzeme akışının kolaylaşması Müttefiklerin işini zorlaştırmıştır. İngiltere Yüksek Savunma Konseyi bu defteri uygun bir şekilde kapatmek ister ve Hamilton’u görevden alır. Süper güç Müttefikleri ile birlikte hasta adamın(Kitapta Osmanlı Devleti’ne hasta adam tabiri kullanılmaktadır) önünde dize gelir. Müttefikler geceleri gizlice çekilirler. Türklerin şüphelenmesini engellemek için ara sıra top atışı yaparlar. Türkler insan üstü çabalarının sonucu birçok kayba rağmen vatanını savunurlar. Sonunda zafer biz Türklerin olur.
Mustafa Kemal,5 Temmuz 1917'de Suriye'de İngilizleri durdurma görevi verilen Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'na bağlı Yedinci Ordu Komutanlığı emrine atanmıştır. Ancak burada görev yapan Alman komutanların kendi çıkarlarını gözeten tavırlarından rahatsız olmuştur. Görevinden istifa ederek İstanbul'a dönmüştür. 7 Ağustos 1918 tarihinde Yedinci Ordu Komutanı olarak bir kez daha Suriye Cephesi'nde görevlendirilmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasından sonra ise 31 Ekim 1918 tarihinde Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'na atanmıştır. Ancak bir süre sonra Osmanlı hükümeti tarafından görevinden alınmış ve 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul'a dönmüştür. Mustafa Kemal Atatürk'ün Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak yaptığı faaliyetler ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.