Yeni neslin Çanakkale Savaşı hakkında bilmesi gereken 15 gerçek (Çanakkale Savaşı'nın tarihçesi, neden çıktı? nasıl sonuçlandı?)
İtilaf devletlerinin Çanakkale Boğazı'nı geçerek hem Osmanlı İmparatorluğu'nu 1. Dünya Savaşı'ndan saf dışı etmek, hem de müttefikleri Rusya'ya yardım götürmek amacıyla, zamanının üzerinde güneş batmayan imparatorluğu İngiltere'nin hiç yenilmemiş donanmasıyla birlikte topraklarımıza saldırmıştı.
İtilaf devletleri için planlanan hiçbir şey gerçekleşmediği gibi, müttefikler tarafından yardım alamayan Rusya'da da Bolşevik İhtilali gerçekleşmiş, 1. Dünya Savaşı'nın süresi uzamış ve İstanbul'a açılan yol kapanmıştır.
Tüm Anadolu'nun seferber olduğu, liselerin savaşta hayatını kaybeden öğrencileri yüzünden mezun veremediği, annelerin evlatlarını alnına kına yakarak gönderdiği, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray takımlarının neredeyse tamamının şehit verdiği bir savaşın tek sonucu kanla yazılan bağımsızlık olabilirdi. 18 Mart Çanakkale Zaferi, Kurtuluş Savaşı'nın da kıvılcımını yakan bir toplum bilinci yaratması açısından tarihimizin en önemli günlerinden biridir. Biz de bu tarihi gelecek nesillere daha iyi aktarmak ve unutulan gerçekleri ortaya çıkarmak için bir liste derledik. Bu toprakların bir kez daha aynı acıları yaşamaması dileğiyle, tüm şehitlerimize rahmet diliyoruz.
Savaş boyunca bir metrekareye ortalama 6000 mermi düşmüştür. Bu oran dünya savaş tarihinin en yüksek oranıdır.
Savaş alanında çok yakın mevzilerde savaşıldığı için, havada çarpışarak birbirine geçmiş birden çok mermi bulunmuştur. İki merminin havada çarpışma olasılığı 600 milyonda birdir.
Edremitli Seyit Onbaşı, topun ağzına mermi süren vinçin arıza yapması sebebiyle 3 adet 250'şer kiloluk mermiyi sırtında taşıyarak topa yerleştirmiştir. Savaştan sonra tekrar yapması istendiğinde bu eylemi gerçekleştirememiştir.
Çanakkale Savaşı'nda erkekler ile birlikte keskin nişancı kadınlar, kadın piyadeler de ön saflarda savaşmış ve ortak mücadele vermişlerdir.
İngilizler daha savaş ilan edilmeden Seddülbahir'i bombalamış ve bu bombalama sonucunda 86 askerimiz şehit olmuştur.
Yeni Zelanda'da yaşayıp padişahın Cihad ilanını duyan iki Türk, Avustralyalı askerlerin geçtiği tren raylarını bombalamışlardır. Trenden sağ kaçan askerlere de siper aldıkları yerden ateş ederek yüksek bir zayiat vermişlerdir. Ancak arkadan çevrilmeleri sonucunda şehit olmuşlardır.
İngiliz – Fransız donanması Gelibolu öncesi 200 yıl boyunca yenilmemiştir.
İngiliz donanmasının son mayın kontrolünden sonra sabaha karşı elde kalan 26 deniz mayını, Tophaneli Hakkı Binbaşı Nusret Mayın Gemisi ile Ertuğrul Koyu'nda kıyıya paralel olarak döşemiştir. Nusret'in mayınları 639 kişilik mürettabatıyla Bouvet, HMS Inflexible, Bolva gibi en güçlü zırhlıları Çanakkale Boğazı'na gömmüştür.
İngilizler 18 Mart yenilgisinin sebebi olarak mayın taramacıları görmüşler ve hepsini kurşuna dizmişlerdir. Her iki ordunun arşivi açıklanıp, gerçek durum ortaya çıkınca ailelerinden özür dilenip, tazminat ödenmiştir.
Mısırda askerlerin kayıtlarını tutan bir katibin sürekli olarak “Australia and New Zealand Army Company/ Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birliği” yazmaktan sıkıldığı için kelimelerin baş harflerini alarak ANZAC kısaltmasını bulmuş, bu kısaltma da dünya tarihine geçmiştir.
Çanakkale Zaferi'nde askeri dehalarıyla Mustafa Kemal ve Esat Paşa başarılı yönetimleriyle ön plana çıkmış, tüm askerlerin güvenini kazanmışlardır. Çanakkale Zaferi'nden sonra hızlı bir şekilde orduda yükselmeye başlamışlardır.
Bir bölgeye çıkarma yapan 2000 kişilik İngiliz ve Fransız bölüğü, bölgede bulunan selvi ağaçlarını Türk birliği sanıp çıkartma yaptıkları yerden kaçarak bölgeyi terk etmişlerdir. Bu olay yıllar sonra kendi raporlarında ortaya çıkmıştır.
Türk askerleri soba borularından top bataryaları yaparak siperden çıkmadan top atışı yapabilmiş, bu şaşırtmaca savaşta çok işimize yaramıştır. İngilizler ise zaten mühimmatı az olan Türk topçusunu yanıltmak için tahtadan büyük gemiler inşa ederek yüzdürmüşlerdir.
Mustafa Kemal Anafartalar'da yaralanmış, kalbinin üstünde bulunan cep saatinin kurşunu yavaşlatması sayesinde hayata tutunmuştur.
Çanakkale Savaşı'nda doktorlar askerler kadar yorulmuştur. Ümitsiz vakalar ile hiç ilgilenilmeyip, kurtulma şansı olanlara öncelik verilmiştir. Bir Türk doktorun önüne kendi oğlu getirildiğinde “Kurtulma şansı yok” diyerek diğer hastayı istemiş ve oğlunun mezarına ancak bir sonraki gün gidebilmiştir.