Jeopolitik gelişmeler Türkiye çelik sektörü için yeni fırsatlar doğurabilir
Saat: 13:39

SteelOrbis Piyasa Sohbetleri toplantısında, Türkiye çelik sektörünün 2024 yılı performansı ve geleceğe dair beklentiler konuşuldu.
27 Şubat günü Tatçelik’in ana sponsorluğunda Bursa, Hilton Bursa Convention Center & Spa Hotel’de 650’ye yakın katılımcıyla gerçekleşen SteelOrbis Piyasa Sohbetleri toplantısında Türkiye çelik sektörünün 2024 yılı performansı ve geleceğe dair beklentiler paylaşıldı. Toplantının diğer sponsorları ise Davutoğlu Metal ve Seçkin Metal oldu.
SteelOrbis Genel Müdürü Murat Eryılmaz’ın yaptığı açılış konuşmasının ardından Tatçelik Satış ve Pazarlama Direktörü Gülçin Şimşek, Tatçelik’in 2024 yılını nasıl geçirdiğine ve 2025’ten neler beklediğine dair görüşlerini paylaştı. Devreye aldıkları üçüncü galvanizli sac hattı ile ülkenin ithalata bağımlılığını düşürmeyi hedeflediklerini ifade eden Şimşek, galvanizli kapasitelerini 1,4 milyon mt’a çıkardıklarını söyledi. Bununla birlikte 1,5 milyon mt soğuk haddeleme kapasitesine sahip olan Tatçelik, başta beyaz eşya ve otomotiv sektörlerinin ihtiyacını karşılıyor. Çelik sektörünün karbonsuzlaşma sürecine yönelik olarak enerjinin kritik bir rol oynadığını öne süren Şimşek, “Tatçelik olarak temiz enerji üretimi için önemli adımlar attık ve grup firmamız olan Şule Enerji’nin inşa ettiği 11 adet rüzgar türbinimiz devreye girdiğinde yılda 250 milyon kW/sa elektrik üretmeye başlayacağız. Ereğli fabrikamızdaki güneş santrallerine yenilerini ekliyoruz. Saha çalışmalarına başladığımız yeni rüzgar santrallerinin ise 2026’nın başında devreye girmesini bekliyoruz,” ifadelerini kullandı. Şimşek’e göre 2024 yılından 2025 yılına geçerken, küresel piyasalarda yerelleşme hız kazandı. 2025’te Çin’in yerel tüketime yoğunlaşıp agresifliğinin azalacağını belirten Şimşek, Türkiye’nin komşularında korumacılık sonucunda yerel fiyatlar artacağı için Türkiye’nin de dış piyasalara verdiği teklifleri yukarı çekebileceğini, bölgedeki jeopolitik krizlerin sona ermesiyle ülkenin daha fazla fırsat yakalamasını beklediğini ifade etti.
Murat Eryılmaz moderatörlüğünde gerçekleşen panelde konuşan Tatçelik Otomotiv & Beyaz Eşya Satış Müdürü Turgut Kırma, 2024 yılının da Türkiye çelik sektörü için 2023 gibi zorlu bir yıl olduğunu ancak yılı başarıyla kapattıklarını düşündüğünü ifade etti. Kırma’ya göre piyasa oyuncuları piyasadaki belirsizliğe göre hareket edip ihracatını artırarak ayakta kalmayı başardı. Tatçelik’in yılı ihracat şampiyonu olarak kapattığını ifade eden Kırma, ülkede haddeleme kapasitesi artsa da bu kapasitenin nitelikli ve talebi karşılayabilecek özellikte olması gerektiğini ifade etti. Bununla birlikte Türkiye’nin ihraç ettiği yassı mamul fiyatlarının ithal yassı mamul fiyatlarına kıyasla çok düşük kaldığını, aradaki bu farkın katma değerli ürün ihracatının artmasıyla kapanabileceğini belirtti ve bu doğrultuda Türkiye’nin yaptığı ithalatın yerine geçecek şekilde yeni galvanizli üretim hattını devreye aldıklarını söyledi. Orta Doğu coğrafyası özelinde Türkiye’yi değerlendiren Kırma, “Türkiye çelik sektörünün en büyük özelliği esnekliği. Yakın çevremizde savaşlar var. Ancak Birleşmiş Milletler raporuna göre hem Suriye hem de Ukrayna’da 400 milyar $’ın üzerinde yatırım gerektiren bir yeniden yapılandırma süreci başlayacak. Bu talep bizden karşılanırsa ciddi bir avantaj sağlayabiliriz,” ifadelerini kullandı. Bununla birlikte Türkiye’de yeşil dönüşüm hakkında konuşan Kırma, Türkiye’de elektrik ark ocaklı üretim yoğunluğunun bir avantaj olarak Türkiye’yi o kadar öne çıkarmadığını ve hidrojen gibi diğer hammadde kullanımına geçilmesi gerektiğini vurguladı.
Ermetal Otomotiv Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Karabaşak ise 2025’te Türk sanayicilerin en büyük gündemlerinin döviz kuru, işçilik maliyetleri, faiz oranları, enflasyon ve Çin tehdidi olacağını belirtti. Diğer rakip ülkelerde sanayicilerin aldığı devlet teşviklerine ve sübvansiyonlarına değinen Karabaşak, bu konuda Türkiye’de biraz “ortada bırakıldıklarını” ancak yapılacak her yatırımın üretim gücüne katkı sağlayacağını ifade etti. Suriye’deki savaş sona erse bile ihracat eksenlerini Avrupa olarak belirlediklerini söyleyen Karabaşak, “Son beş yıllık süreçte odağımızı ihracat yaptık. 2030 yılına kadar aldığımız kontratlar %35 ihracat payına ulaşabileceğimizi gösteriyor. Bu beş yılı bir avans olarak görüyorum çünkü 2030’dan sonra Çin’in otomotiv sektörünün nerede olacağını söylemek çok güç,” ifadelerini kullandı. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na dair yorumlarda bulunan Karabaşak, ülkede bu konuda farkındalığın düşük olduğunu söyledi. Elektrik ark ocağı kullanımının yaklaşık %75 olmasının otomotiv sektörü için önemsiz olduğunu söyleyen Karabaşak, yeşil çelik dönüşümü üzerine ne tarz yatırımlar yapılacağının hızlıca belirlenmesi gerektiğini düşünüyor.
Bamesa Çelik Satınalma Direktörü Sinan Küçük, Türk üreticilerin Avrupa’ya ihracat yapabilmek için dahilde işleme rejimini kullanabilmek adına Çin’den ithal malzeme almak dışında farklı bir alternatiflerinin olmadığını, ihracat odaklı kapasitelere bağlı olarak yapısal bir dengesizlik yaşandığını belirtti. Bununla birlikte katma değerli üretime ilişkin olarak teslimat performansını artırarak ve minimum sipariş tonajlarını azaltarak da katma değer sağlanabileceğini söyledi. Küçük, yeşil dönüşüm konusunda Avrupa Birliği’nin SKDM için hazır olmadığını, İngiltere’nin bu sisteme geçişi 2028’e ertelediği gibi diğer Avrupa ülkelerinin de benzer kararlar almasını beklediğini ifade etti. “Bazı konularda ilk olmamak daha avantajlı. Seri üretimde hidrojenin nasıl kullanılacağı meçhul. Diğer taraftan karbon yakalama teknolojileri daha hızlı gelişmeye başladı,” şeklinde konuşarak enerji dönüşümünde sürmekte olan belirsizliğin altını çizen Küçük, Türkiye’nin bu konuda avantajlı olduğunu düşünüyor. Bununla birlikte otomotiv sektörü özelinde konuşan Küçük, uzun vadeli kontratlar nedeniyle çelik üreticilerinin tercih ettiği bir sektör olduğunu ve uzun vadeli stratejiler ile adanmışlık gerektirdiği için öğretici bir vasfa sahip olduğunu ifade etti.
Panelin ardından İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Türkiye ekonomisinin yakın dönemine ve Trump’ın politikalarının dünyayı nasıl etkileyeceğine dair yaptığı sunumda Türkiye’de kalıcı bir sürdürülebilirlik ve enflasyonun kontrol altına alınması için büyümeden biraz feragat edilmesi gerektiğini ifade etti.