A24.com.tr » » Rusya'nın sıcak denizlere inme isteği (Panslavizm) ve Türkiye ile ilişkileri

Rusya'nın sıcak denizlere inme isteği (Panslavizm) ve Türkiye ile ilişkileri

Rusya'nın sıcak denizlere inme isteği (Panslavizm) ve Türkiye ile ilişkileri

Asıl adı aslında "Panslavizm" olan ancak bize kitaplarda Rusya'nın sıcak denizlere inme politikası olarak anlatılan bu önemli konuyu ve Türk Rus ilişkilerinin özetini sizler için derledik.

A24 ÖZEL Türkiye'de ortaokul kitaplarında "Rusların sıcak denizlere inme politikası" olarak bize anlatılan ancak gerçek manada Rusların "Panslavizm" isteği olan bu hareketin ne olduğunu gerçekleşip gerçekleşmediğini haberimizde açıkladık.

Bir zamanlar Altınorda Devleti'nin nufuzu altında küçük küçük prenslikler altında yaşayan Ruslar, bu devletin yıkılması ile bölgede söz sahibi oldular. Bu dönemden sonra Osmanlı Devleti ile iyi kötü ilişkileri olan Rusların sıcak denizleri inme politikası yani Panslavizm'in isteği 19. yüzyıldan itibaren başlayan bir düşünce. Ancak bu politikadan bahsetmeden önce Panslavizm'in ne olduğunu açıklamakta yarar var.

PANSLAVİZM NEDİR?
Rusya'nın, Slav ırkından olanları kendi hakimiyeti altında bir devlet halinde toplama siyaseti olarak tanımlanan bu düşünce bize okul çağımızda "Rusların sıcak denizlere inme politikası" olarak anlatıldı. Bu düşünce 19. yüzyılda batı ve güney Slav entelektüel, bilim insanları ve şairler arasında ortaya çıktı.

Bu dönemde ortaya çıkan ilk Panslavistler, Slav halkları arasında Slav birliğini sağlamak istiyorlardı. Bu düşünceyi gerçekleştirmek adına Prag ilk pasnlav merkezi olmuş oldu.

Bu hareket çok geçmeden siyasal bir ivme kazandı ve 1848'de Avusturya-Macaristan'ın ayaklanmalarla sarsıldığı bir anda Panslavizm'in merkezi olan Prag'ta bir kongre toplandı. Bu kongrede Merkezi monarşik yapıya son vermek ve Habsburg hanedanı altında demokratik bir federasyon yaratma kararı alındı. Kongreden alınan bu sonuçla hareket 1860'larda özellikle Rusya'da yaygınlaştı.

Slav toplulukları Fransız ihtilalinde oraya çıkan milliyetçilik akımının da etkileriyle ve Rusya'nın da panslavist propagandalarından güç alarak ayaklanma hareketlerine devam ettiler. Bu ayaklanma ile birlikte Ruslar Balkanlardaki Slav toplulukları da propaganda ile ayaklandırarak merkezi İstanbul olacak bir ittifak kurduklarını duyuruyorlardı.

Bu hareketlenmeyi fırsat bilen Sırplar ve Karadağlılar bağımsızlıklarını kazanmak için Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar. Ancak Osmanlı Devleti bu savaşları kazanarak ayaklanmayı durdurdu. Ruslar Osmanlı Devleti'nin kazandığı bu savaşı Avrupa'ya" Ortodokslar katlediliyor" diye duyurarak resmen Balkan sözcülüğüne başlamış oldu. Osmanlı Devleti'nin peş peşe çıkan bu ayaklanmaları bastırması Ruslar'da endişeye neden oldu. Bunun neticesinde Rusya, Avrupa devletlerini de yanına alarak Osmanlı'nın Sırplarla olan savaşı durdurması için ültimatom verdi.

 

20. yüzyıla gelindiğinde ise, Pan - Slav hareketini yeniden canlandırmak için ciddi girişimlerde bulunulsa da Slav halkları arasındaki yenilikler bu duruma engel oldu. 20. yüzyılın ortalarında ise özellikle Yugoslavya'da savaş başlaması bazı slav liderlerini yeni bir savaşa yöneltti. Buna Sırbistan Miloseviç'in Yunanistan ile işbirliği yapıp diğer balkan ülkelerinin de katılacağı bir "Ortodoks" birliğinin kurulmasını önermesi gösterilebilir.

NEDEN SICAK DENİZLER?
Osmanlı-Rus savaşlarının temelinde yatan neden Rusların sıcak denizlere inme arzusu yani Panslavizmdi Peki neydi Rusları sıcak denizlere çekmek isteyen neden?

Bunun nedenini birçok tarihçi Rusya'nın içinde bulunduğu coğrafi konumla ilişkilendiriyor. Rusya içinde bulunduğu bu soğuk iklimden kurtulmanın yolunu Osmanlı'yı ele geçirmekte aramıştı. Bu düşünceyi devlet politikası haline getiren isim olan Çar I. Petro'yu da unutmamak gerekir. O medeniyetin ve ilerlemenin kaynağı denizlerde olduğunu savunurdu. Güneydeki sıcak denizlere inerek Hollanda, Britanya, İspanya gibi ülkelerin yaptığı gibi buradaki kaynaklardan yararlanarak Rusya'yı güçlendirmeyi planlıyordu. Bu anlamda Rusya tarihinin en büyük kadırgalarına sahip donanmasını kurdurdu. Rusya zaman zaman bu amacına çok yaklaşsa da bunu bir türlü gerçekleştiremedi.

TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ
Türk-Rus ilişkilerinin Karadeniz ticaret yolu ile 1497 yılında resmen başladığı bilinir. O tarihten günümüze kadar samimi ve gerginliklerin olduğu bir çok dönem yaşandı. Şimdi bunlara kısaca değinelim.

OSMANLI DÖNEMİ
15. Yüzyılda başlayan Osmanlı Rus ilişkileri bu tarihten sonra savaşlara, ittifaklara, dostluklara, yardımlara tanık olmuştur. İki ülke Karlofça anlaşmasına kadar 3 kez savaştı. Osmanlı kutsal ittifaka karşı savaşırken Ruslar güneye inme politikası nedeniyle savaştı.
1700 yılına gelindiğinde ise Rusya ilk defa İstanbul'da sürekli elçi bulundurmaya başladı. Yine bu dönemde Azak Rus hakimiyetine girdi. 17. yüzyılın sonlarına doğru ise Eflak-Bogdan Ruslara bırakıldı, Çeşme'de Osmanlı Donanması yakıldı. 1798’de ise iki devlet 8 yıl sürecek bir ittifaka girdi. Bu ittifak 1806'da başlayan savaşla son buldu.

1827'den 1876'ya kadar geçen dönemde iki devlet arasında bir çok savaş meydana geldi. Osmanlı Devleti bu dönemde batıda Edirne'ye doğuda Erzurum'a kadar Ruslar tarafından kuşatıldı. Yunanistan bağımsızlığını ilan etti, Kavalalı Mehmed Ali Paşa isyanı çıktı. Bu isyan sonucunda Ali Paşa İstanbul'a kadar geldi. Yine bu dönemin sonlarında Karadağ, Romanya, Sırbıstan bağımsızlıklarını ilan etti.

KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİ
Bu dönemde o zamanların Sovyet Rusya'sı ile diplomatik ilişkiler geliştirildi. Ruslar bu dönemde batılı emperyalist güçlere karşı Türkiye'yi maddi ve manevi anlamda destekledi. Bu dönemde Atatürk meclisin açıklamasından sonra Lenin'e bir mektup göndererek siyasi ve askeri birliktelikten söz etti. Diplomatik gelişmelerin olumlu ilerlemesi sonucunda Mart 1921'de bir dostluk anlaşması imzaland ve Kars ve Ardahan Türkiye'ye; Batum, Sovyetler Birliği'ne bırakıldı.
Bu anlaşma iki ülke arasındaki ilişkileri resmileştirdiği gibi, iki ilke arasındaki ilk uluslararası anlaşma özelliği taşıyor.

CUMHURİYET DÖNEMİ
Bu dönemde boğazlar konusunda Türkiye'ye en yakın görüşü Sovyetler Birliği'nin savunduğu görülüyor. 1928 yılında düzenlenen Silahsızlanma Konferans'ına ise Türkiye Sovyetler Birliği'nin daveti ile katılmış ve bu davet ile kurtuluş savaşından sonra Türkiye ilk kez uluslararası bir konferansa temsilci göndermiştir. 1933-1936 yılları arasında yıllarında SSCB'yle işbirliğini koruyan Türkiye bu vesile ile Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşmasının on yıl süreyle uzatılmasına neden oldu.

1914'te 1. Dünya Savaşı'nın başlaması ile birlikte Türk-Rus ilişkileri bozuldu. Osmanlı-Rus savaşları Kafkas cephesinde yoğunluk gösterdi. Bu cephede binlerce Türk askeri hayatını kaybetti. Rusya Erzurum, Erzincan, Muş’a girdi. Bu sırada 1917 Bolşevik İhtilali oldu. 1920’de Türk heyeti Moskova’ya gitti. Bu dönemde 2. Dünya savaşına kadar çeşitli anlaşmalar yapıldı.

II. Dünya Savaşı sonunda Sovyetler, Türkiye’ye nota verererek Boğazlar’da üs ve Doğu’dan toprak isteğinde bulundu. Ancak Türkiye NATO'ya katılınca Ruslar bu isteklerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Bu durum neticesinde Türkiye ile Rusya arasında soğuk savaş dönemi başladı. 1967, 1972, 1979 yıllarında çeşitli ticaret anlaşmaları yapılsa da iki ülke bu dönemde farklı kamplarda yer aldı.

GÜNÜMÜZDEKİ İLİŞKİLER
Sovyetler Bilirliği'nin dağılması ile birlikte Türkiye ile Rusya arasında müteahhitlik ve bavul ticareti gelişti. Sarp sınır kapısı açıldı. 1980'li yıllarda "Mavi Akım" projesi ile Türkiye Rusya'dan doğalgaz almaya başladı.
2009 yılına gelindiğinde ise dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Moskova’yı ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmiştir. Yine bu dönemde iki ülke liderleri arasındaki diplomatik trafiğin daha önce hiç olmadığı kadar yoğunlukta yaşadığı görülüyor.

SURİYE SORUNU
Günümüzde yaşanan Suriye sorununda bilindiği gibi batılı devletler Türkiye de dahil Esad'ın gitmesini isterken Rusya'nın Esadı desteklediği görülüyor. Bu durum iki ülke arasında son zamanlarda gerginliğe neden oldu ve Türk-Rus ilişkileri sekteye uğradı.
Özellikle 24 Kasım 2015 günü Lazkiye'den havalanan Rus uçağının Türkiye topraklarında düşürülmesinden sonra iki ülke arasındaki gerginlik üst seviye çıktı ve ülkeler arasında çeşitli yaptırımlar uygulandı. Dönemin Başbakan'ı Ahmet Davutoğlu yaşanan olayla ilgili bir açıklama yaparak angajman kurallarının ihlal edilmesinden dolayı Rus uçağının düşürüldüğünü açıkladı. Rusya Devlet Başkanı Putin ise olayı ''Sırtımızdan bıçaklandık'' olarak yorumladı. Olaydan sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 25 Kasım'daki Türkiye ziyaretini iptal etti ve yaptığı basın açıklamasında: "Ben Türkiye'ye gitmiyorum, siz de gitmeyin, çünkü Türkiye Mısır'dan güvenli değil" açıklaması yaptı.
Putin bu olaydan sonra uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmediğini ve bunu kanıtlayacağız dedikten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri uçağın iz haritası belgesi yayınlayarak Rus uçağının Türk hava sahasını ihlal ettiğinin açıkladı.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ
Tüm bu yaşanan olaylar sonrasında iki ülke arasında büyük bir gerginlik olsa da bu çok uzun sürmedi ve iki ülke tekrar uzlaşma sağlayarak birbirlerine uyguladıkları ambargoları kaldırdı.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tarihi Rusya ziyareti sonrası iki ülke ortak bir açıklama yaparak ilişkilerin olumlu yönde ilerleyeceğinin sinyallerini verdi. Özellik 15 Temmuz'da Türkiye'de yaşanan darbe girişimi Türk-Rus ilişkilerine yeni bir boyut kazandırdı. Son yapılan araştırmalara göre 2015 ylında düşürülen Rus uçağının Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün talimatı ile gerçekleştirildiği tespit edildi ve Erdoğan bu olayı "FETÖ, Türk - Rus ilişkilerini bozdu" şeklinde yorumladı.

Bilal ŞAHİN / A24


 

YORUMLAR
  Hadise'den RTÜK'e sert tepki!
Hadise'den RTÜK'e sert tepki!